BirGün
7 Ağustos 2011
Aslan ve kurt okuyuculara dair daha önce yazmıştım. Bu çok başlardaydı. Daha birbirimizi pek tanımıyorduk. Ben çaylak bir yazardım. Sizse güngörmüş tecrübeli okuyuculardınız. Oysa şimdi mesafe kaydettik. Düşündüm ki, belki zor mevzulara girebiliriz artık. Mesela çakal okuyuculardan bahsedebiliriz.
Uzaktan çok farklı görünseler de şüpheci kurtlarla açgözlü aslanların ortak bir yanı vardır: ikisi de tadını çıkararak kitap okurlar. Hikayenin sürükleyip götürdüğü zamanlar dışında pek aceleci oldukları da söylenemez. Çakal okuyucular ise diğerlerinden işte burada ayrılır. Okudukları metnin ne olduğuna pek aldırmazlar. Onlar tamamen faydacıdır. En kısa yoldan netice almak isterler. İlkokulda okuma yarışmasını kazananlar, hızlandırılmış okuma kurslarına yazılanlar, uykuda dil öğrenme programlarına katılanlar hep onların arasından çıkar. Öyle uyanıktırlar.
Çakallar bir metni okurken önce şunu düşünürler: en fazla şeyi en kısa sürede nasıl öğrenebilirim? Bu tür okuyucu için her kitap bir telefon rehberi sayılır. Eline ne verirseniz verin, bir isimler kataloğu ya da ilişkiler envanteri niyetiyle bakacak ve öyle okuyacaktır.
Agatha Christie polisiyelerinin girişinde romandaki kişilerin sıralandığı bir bölüm olurdu hani? Çakal okuyucuların seveceği şeylerden biridir bu mesela. Metni nasıl okuyacağına dair bir rehberdir çünkü. Kapağı çevirince karşınıza şöyle bir şey çıkar: “Böğürtlenli Kekin Esrarı,” Yazan: Agatha Christie, Romanda Adı Geçen Önemli Kişiler: Körk Nikols (Adadaki büyük evin sahibi), Lusi Oven (Genç ve güzel bir öğretmen), Maykıl Barley (Emekli bir yargıç), Doktor Armstrong (Çok yakışıklı, orta yaşlı bir adam: Lusi’ye ilgisi olduğu bilinmektedir), Toni Spitter (Uzun boylu, genç bir serüvenci: Lusi’nin çocukluk arkadaşı), Emma Kurtis (Altmışbeş yaşında bir ihtiyar kız), Uşak Rogers (Konukları odada karşılayan adam), Bayan Rogers (Uşağın karısı), Herkül Puarot (Meşhur Belçikalı Detektif).
Bir çakal buna bayılır. Çünkü daha bu girişten adadaki büyük evde oturan Bay Nikols’un mevta olacağını kestirebilir. Polisiyelerde mal mülk edinmek iyi bir fikir değildir nitekim. Ayrıca doktorla uzun boylu serüvenci arkadaş da Lusi yüzünden kitabın ortalarında bir yerde muhakkak kapışacaktır. Kızkurusu Emma ise, onların dedikodusunu yapmaktan vakti kalırsa, brandileri birbiri ardına yuvarlayan yargıçla azcık kırıştırmanın yollarını arayacaktır. Katil elbette uşaktır. Uzun süre konuk karşılamanın insanı katil edebileceğini herkes bilir.
Çakal okuyucudan bunlar hiç kaçmaz. Sadece bunlar mı? Haritalar, grafikler, aile ağaçları. Hepsine bayılacaktır. Her biri birer anahtar sunar çünkü. Çakallar da, aslanlarla kurtlardan farklı olarak kapının kendisinden çok anahtarla ilgilenirler. Bütün çakal okuyucular üç aşağı beş yukarı aynı ruh haliyle okur. Belli sözcükleri aradıkları için metni tarayarak ilerleyen “avcı-toplayıcılar,” soldan sağa gitmek yerine çapraz okuma yaparak zaman kazanmaya çalışan “yengeçler,” paragrafların ilk ve son cümlelere bakıp gerisini atarak okuyan “süpürgeciler” ve diğerleri. Bunlar karşılaştıkları her kitabı aşılması gereken bir engel gibi görürler. Kitabın bir roman mı, bir şiir kitabı mı olduğu önemsizleşir bir zaman sonra. Mühim olan onu bir an evvel okuyup kenara koymaktır.
Akademik bir metin okuyorsanız ya da işinize yarayabilecek ansiklopedik bir bilgiyi arıyorsanız hoş görülebilecek bu yöntemlerin yanı sıra, bir de okurlar aleminde “yasadışı” sayılabilecek başka yollar vardır ki, esas çakallar bunlara başvuranlar arasından çıkar. Bir kitabın önsözünü okumanın yeterli olduğunu düşünenlerden tutun da, yalnızca özetine bakıp ahkâm kesenler, ya da bir iki eleştiriye göz atıp idare edenlere kadar kimi öğrenciler bu gruba girer. Ancak, okumaları gereken metinleri başkalarına okutup anlattıranların kalbimde apayrı bir yeri vardır. Olayı bambaşka bir boyuta taşımışlardır çünkü.
Hepsi içinde en yaratıcı olanlar onlardır. Ellerine iki satır olay örgüsü verin, onu allayıp pullayarak sayfalar doldurabilirler. Çakallıkta son nokta budur. Bütün son noktalar gibi bu da bir sınıra işaret eder. Burası artık okuyucunun yazara dönüştüğü yerdir. Onun içindir ki, bu gruba “yazıcılar” ya da, sözlü edebiyat geleneğinden beslendikleri gerçeğini göz önünde bulundurarak, “masalcılar” diyoruz.
Masalcılar çok eğlenceli hikayedir. Onları böyle bir iki satırla harcamak haksızlık olur. Onun için isterseniz başka bir yazıya bırakalım.