Tuesday, December 08, 2009

Kurtlar ve Aslanlar

KURTLAR VE ASLANLAR
BirGün/ 14:43 01 Mart 2009

Okumayı sevenler ikiye ayrılır: Aslan okuyucular ve kurt okuyucular. Aslanlar, önlerine ne gelirse yalayıp yutarlar. Yerde bir kâğıt parçası görünce okumadan geçemeyenler, lokantaya gittiklerinde önlerine gelen mönüye sonu ‘tatlı’ biten bir kısa hikâye muamelesi yapanlar, gazeteleri kıyıda köşede kalmış, en küçük haberlere kadar hatmedenler hep bunlardır.
Her iyi okuyucu, hayatının bir döneminde aslan okuyucu olur, ama çok azı aslan olarak kalmayı başarır. Çünkü aslanlık ‘bakir okuyuculuk’tur bir yandan da. Her sevgilide nasıl ilk aşkınızdan bir iz buluyorsanız, okumayı öğrendiğinizde yüreğinizi titreten o ilk heyecan da sevdiğiniz her yazarla tekrarlanır durur. Onun içindir ki, yorganın altında gizli gizli Jules Verne okurken uyuyakalıp rüyasında arzın merkezine inen çocukla, bütün Iris Murdoch romanlarını arka arkaya okuduktan sonra Akdenizli mizacını bir kenara koyup İngiliz usulü sıkıntılar yaşamaya başlayan bir yetişkin arasında aslan okuyuculuk açısından pek bir fark yoktur.
Kurtlar ise böyle değildir. Aslanlar gibi iştahla saldırmak yerine, önlerine gelen her kitabı önce iyice bir koklarlar ve öyle her şeyi okumaya tenezzül etmezler. Hepsinin ayrı ayrı hassasiyetleri vardır. Bazısı kelime oyunlarına tahammül edemez, bazısı samimiyet krizlerine girer, bazısının da dille ve üslupla ilgili alerjileri vardır. Kimi doğuştan böyledir, kimi yaşlandıkça kurtlaşır, huysuzlaşır, seçici olmaya başlar. Aslında kurtluğun yaşlanmakla ilgisi, edindiğimiz ince zevklerin bizi birer ‘gurme’ haline getirmesinden de ziyade şu gerçeğin kafamıza dank etmesindendir: Kısa ömrümüzün dünyadaki bütün kitapları –hatta yalnızca iyi kitapları bile– okumaya yetmeyeceğini fark ederiz ve bunu hissettiğimiz andan itibaren elimizi öyle her kitaba atamaz oluruz.
Gençken hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar ve okurken, ölümsüz olmadığımızı keşfettiğimiz andan itibaren sadece yaşamak konusunda değil gönlümüzce okumak konusunda da tutulur kalırız. İronik olan şudur ki, bir kurt okuyucu her zaman ‘yeniden okuyan’ biridir. Kurtların hepsi eninde sonunda daha önce okudukları kitaplara yeniden el atarlar. Bunca iyi kitap ve bu kadar az zaman varken, insanın satır satır bildiği bir kitabı yeniden okuyor olması bir lükstür aslında. Hem de çok büyük bir lüks. Bunu kimse kurtlardan daha iyi bilemez.
Aslan okuyuculuğun en fena tarafı oburluktur. Aslanlar, daha fazla hep daha fazla ister ve doymazlar bir türlü. Daima bir sonraki hamleyi merak ederek okudukları kitaplarda, olay örgüsünün cazibesine kapılır giderler. Polisiyelerin bir kısmı aslan tarafımıza hitap eder ve yalnızca bu zevki verir (iyi polisiyeler bunun ötesine geçebilenlerdir): Tam öykünün içinde kaybolduğumuzu düşünürken, yazar elimizden tutup bizi kendi kurguladığı labirentten çıkarır. Böylece, yolun sonunu görmüş olmaktan kaynaklanan anlık bir haz duyarız. Ama bir daha o kitabı elimize almak gelmez içimizden, çünkü bu tür kitaplarda aslolan yolun kendisidir ve biz o yoldan geçmişizdir artık. Şimdi başka yollar isteriz.
Kurt okuyucuyu aslan okuyucudan ayıran en önemli özellik, ikinci bir kez okumayı istemeyeceği her kitaba şüpheyle bakmasıdır. Onun ilgilendiği kitaplarda önemli olan yolun kendisi değil, o yolda nasıl yüründüğüdür. Bu soruya yanıt bulabilmenin verdiği zevki, bir bilmecenin çözülmesinden aldığı anlık hazza tercih eder. Yeni bilmeceler sunan ortalama bir kitabı okumaktansa, tanıdık iyi bir hikâyeye dönmek istemesi de bundandır. Çünkü her okuyuşunda bir başka cümle aydınlanır, bir başka tasvir dikkatini çeker, ya da daha önce pek de önemsemediği bir yan karakterin hiç de sandığı gibi silik biri olmadığını fark ediverir.
Onun içindir ki, bir kurt okuyucuysanız eğer, eliniz mutlaka daha önce okuduğunuz kitaplara uzanır. Sonra bir de bakarsınız ki, senelerdir tanıdığınız ama sizi hâlâ şaşırtabilen birkaç iyi dostla söyleşir gibi hep aynı romanları okuyup duruyorsunuz.

No comments:

Post a Comment