Anton Çehov
“Küçük Köpekli Kadın” adlı öyküsünün başında kırklı yaşlara yaklaşan geçkince
bir çapkın olan karakteri Gurov’u şöyle tarif eder:
“Uzun zamandan
beri karısına sadakatsizlik etmeye başlamıştı ve muhtemelen bu yüzden kadınlardan
hep kötü biçimde söz ederdi. Ve kadınlar hakkında konuşurken onlardan “ikinci
sınıf cins” diye bahsederdi.”
Gurov’a öyle
gelir ki, kadınlardan yana çok çekmiştir. Onları yüzeysel, kaprisli ve güvenilmez
bulur. Ama yine de “ikinci sınıf cins”ten iki gün bile uzak kalamaz. Onunla
karşılaştığımızda, gençliğini birbirine benzeyen geçici ilişkilerle harcamış,
canı sıkılmış ve yorgun bir adamdır. Moskovalı zenginlerin kaçamak ilişkiler
için uğradıkları Yalta’ya yine “avlanmaya” gelmiştir. Kadınlar olmadan bir
hayat düşünemez çünkü. Sadece erkeklerden oluşan bir cemiyette sıkılır ve
suskunlaşır. Ama etrafında tek bir kadın bile olsa, birden canlanır ve onu etkilemek
için değişik oyunlara girişir: “Görünüşünde,
karakterinde, tüm tabiatında kadınları cezbeden ve sıkılınca onları başından
savan çekici bir şeyler vardı, bunu biliyordu ve bir güç sanki onu da kadınlara
doğru çekiyordu.”
Gurov’un
kişiliğinde kadın düşmanlarının çok incelikli bir tarifini buluruz. Bu karakter
birçok kadına tanıdık gelecektir. Kadınların aşağılık bir cins olduğuna inanan,
onlardan gizli gizli nefret eden ama ancak bu ilişki içinde var olabilen
erkekler sanıldığı kadar nadir bir tür değildir. Üstelik çoğu kez kaba saba
adamlar da olmazlar. Çehov, her zamanki ince görüşü ile şu gözlemini dile
getirir: Kadın düşmanları aslında çekici adamlardır. Flörtçüdürler. Tatlı
dillidirler. Hatta bazıları Gurov gibi kendilerini bu konuda uzman addederler. Kadınların
etrafında fır döner, onları iltifatlara ve hediyelere boğarlar. Bu da kadınlara
çekici gelir. Böylece kendilerini, karşılarına çıkan erkeğin arıza derecesi ile
orantılı olarak, küçük düşürülmekten öldürülmeye kadar uzanan bir felaketler
zincirinin içinde bulurlar.
Geçtiğimiz hafta gazetelerde
korkunç bir haber okuduk. Muğla'da genç bir kadın, nişanlısı
tarafından sokak ortasında dövülerek öldürüldü. Olaya tanık olanların ifadesine
göre, yolda yürürlerken adam kadını birdenbire dövmeye başlamış, “tekme ve
yumrukla saldırmış” ve kadın yere düştükten sonra hırsını alamayıp başını defalarca
kaldırıma vurmuştu. Gazetedeki haber, genç kadının çevredekilerin müdahalesiyle
hastaneye kaldırıldığı ama bütün çabalara rağmen kurtarılamadığı bilgisiyle
sona eriyordu. Bir de fotoğraf vardı. Altında “mutlu günlerinde” yazmıyordu.
Ama yazabilirdi pekala. Çünkü gülümseyen bir adam ve kadın birlikte objektife
bakıyorlardı.
Fotoğrafa uzun uzun baktım. Adamın suratında cani
olduğuna dair bir iz aradım. Bulamadım. O genç kadın da bulamamıştı muhtemelen.
Kafasını kaldırıma çarparak parçalayacak adamı görmemişti bu yüze baktığında.
Kendisini seven, sahiplenen, belki biraz fazla talepkar, belki biraz asabi
(kavga kıskançlık yüzünden çıkmıştı) ama “özünde iyi biri”ni görmüştü. Ne kadar
yanılmıştı!
Bütün kadınlar yanılır. En az bir kere. Bu genç kadının
korkunç hikayesini okuyup burun kıvıranlar, tedbirsiz davrandığı için başına
gelenleri hak ettiğini düşünenler, “Bu psikopatı nasıl olmuş da hayatına
sokmuş?” diyenler oldu. Sosyal medyada ve gündelik konuşmalarda bunun
örneklerine şahit oldum. Bunları söyleyen kadınlara geçmiş tecrübelerini gözden
geçirmelerini öneririm. Böyle bir felaketle sonuçlanmamış olsa da, kendi hikayelerinde
benzeri bir şiddetin işaretlerini bulacaklardır. Hayatlarına temas etmiş irili
ufaklı kadın düşmanlarını hatırlayacaklardır. Çünkü şişkin egoları, kafa
karıştırıcı duygusal git-gelleri, akılalmaz talepleri ve “yüksek idealleri” ile
bu adamlar her yerdedir. Hepsi canınıza kast etmez belki. Ama mutlaka
sakatlarlar. Kimi zaman bedeninizi, kimi zaman da ruhunuzu.
Kadın düşmanlarını tanımak o kadar da zor değildir halbuki.
Kendilerini hemen ele verirler. Bir kadın düşmanı, sizi baştan çıkarmak için
elinden geleni yapacaktır. Yanınızdan bir dakika bile ayrılmayacak, elinizi
tutup gözlerinizin içine bakacak ve size dair büyük planları olduğunu
hissettirecektir. Bunca kadın arasından sizi seçmiştir. Bundan mutluluk
duymanız ve onun ilgisine layık olmanız gerekir. Fazla düşünmenize, o “küçük
kafanızı yormanıza” gerek yoktur. O zaten sizin her şeyinizle ilgilenecek, neyi
nasıl yapmanız gerektiğini söyleyecek, bütün hayatınızı tanzim edecektir. Hangi
kıyafetleri giyebilirsiniz, kimlerle görüşebilirsiniz, nasıl yaşayabilirsiniz,
bunları size o söyler. Siz de yaparsınız. Onun büyük aşkına karşılık bu kadarcık
fedakarlık nedir ki?
Bir kadın düşmanı size asla güvenmez. Ona olan sevginizi
her gün hayatınızın başka bir köşesinden vazgeçerek kanıtlamanızı
bekleyecektir. Fazla parlamanıza, dikkat çekmenize, başkalarının ilgisine
mazhar olmanıza tahammül edemez. İşler istediği gibi gitmezse, bir çocuk gibi
surat asabilir. Daha ileri aşamalarda olay çıkarır, sizi toplum içinde rezil
etmekle tehdit eder, hatta rezil eder de. Kadın düşmanları yanlarındaki kadını
aşağılamaktan büyük keyif duyarlar. Sadece yanlarındaki kadını değil, bütün
kadınları her fırsatta küçük düşürmekten hoşlanırlar. Trafikte kadınlara
saldırgan davranlar, her fırsatta kadınlar hakkında ucuz şakalar yapanlar, başarılı
kadınları özellikle hedef göstererek konuşanlar onlardır.
Mağdurdurlar. Hep mağdurdurlar. Bütün dünya onlara
karşıdır. İstekleri hiçbir zaman yerine gelmemiş, beklentileri karşılanmamış, başarılar
hep başkalarının olmuştur. Sizden onları hemen toparlamanızı, onarmanızı,
sağaltıp düzeltip yeniden dünyaya salmanızı beklerler. Sadakatsizdirler.
Değillerse bile ilişkinin kontrolünü ele alabilmek ya da kaybetmemek için öyle
oldukları hissini yaratırlar. Belirsizlik kadınları tedirgin eder. Onlar da bu
tedirginlikten beslenirler. Gözünüzün önünde başka kadınlarla flört etmeye
kalkmaları bundandır. Sorumluluk almazlar, davranışlarının neticelerini kabul
etmezler, asla özür dilemezler. Katil bile olsalar “kader kurbanı”dırlar. İki
kadının canına kıydıktan sonra üçüncü kurbanlarını aramak için bir evlilik
programına çıkabilirler. Karılarını “her zamanki kadar dövmüş”ler, o gün
oracıkta ölüvereceğini akıllarından geçirmemişlerdir. Onların suçu yoktur. Hiç
olmamıştır. Masumdurlar.
Kadın düşmanları her yerdedir. Herhangi birimizin
koynunda, evinde, iş yerinde olabilirler. Hepsi Çehov’un karakteri kadar
karmaşık ve derin değildir elbette. Gurov, öykü içinde değişir, dönüşür ve kendinin farkına varan bir adam
haline gelir. Kadın düşmanlarının çoğu bunun yakınından bile geçemez. Genellikle
size cepheden saldırıp kinlerini üzerinize boşaltmaya kalkacaklardır. Kiminin
elinde sopa vardır, kiminin kalem. Dikkatlice bakarsanız en iyi gizlenmiş
olanları bile tanıyabilirsiniz.
Hiç bu açıdan bakmamışım, çok doğru. Trafikte bundan sonra toleranslı olacağım
ReplyDelete