Monday, October 17, 2011

Orta Sahanlıkta Karakter Tahlili


BirGün
16 Ekim 2011


Ne yalan söyleyeyim, okulla beraber hayatıma neşe geliyor. Bu kadar uzun bir aradan sonra derslere yeniden başlayınca keyfim yerine geldi.

Derslerden birinde edebi metinleri incelerken kullanabileceğimiz araçlardan söz ediyorum. Bu tür mevzulara genelde “Karakter nedir?” sorusuna cevap arayarak girilir. Ben de öyle yaptım. Değişik roman ve öykü kişilerinden örnekler vererek bir karakteri nasıl derinlikli bir şekilde kavrayabileceğimizi anlatmaya çalıştım.

Ders eğlenceli geçti. En azından benim için. Yeni bir sınıfla karşılaşmak her zaman heyecanlı bir şeydir. Fakat Raskolnikov’dan, Anna Karenina’dan, Çehov öykülerindeki kişilerden falan bahsederken, nasıl oldu da birden Örümcek Adam’a karakter analizi yapmaya başladık, orasını anlayamadım. Dersin sonunda Örümcek Adam 3’den örnek veren çocukla, Batman’in bir karton karakter olmadığı konusunda ısrarcı olan başka bir öğrenci uzunca bir tartışmaya giriştiler. Benim dışımda herkes konuya hakim gibi görünüyordu. Kendimi çok yalnız hissettim.

Daha çok film seyretmeliyim. Bu Batman’lerle Örümcek Adam’lardan toplam kaç tane var acaba?

Neyse, işin esas eğlenceli tarafı biraz eşeleyince ortaya çıktı. Öğrencilerin bir kısmı, öykü denen şeyi hızlıca akan ve biraz da entrika barındıran olaylar bütününden ibaret görüyor ve karakter derinliğini tamamen gereksiz buluyordu. Onlara göre, hikayenin kahramanı diye biri olurdu, o da kahraman biri olurdu. İşte o kadardı.

Her sene işim biraz daha zorlaşıyor. Ama ben kolay yılacak biri değilim. Hele böyle bir meselede. Önce biraz afalladım gerçi. Fakat kendimi hemen toparladım ve aralarından birine, her gün otobüste karşılaştığı kişilerin nasıl insanlar olduklarını merak edip etmediğini sordum. Önce ne gerek var ki, der gibi baktı. Sonra yüzüne bakınca anlaşılır, diye kestirip attı.

Oysa karakter tahlili, otobüste kendine yer bulmak isteyen biri için bulunmaz bir araçtır. Çok da incelikli bir iştir üstelik. Birinin yüzüne bakıp geçmekle işin içinden çıkamazsınız. Otobüsün tümüne hakim olabileceğiniz bir yerde, tercihan orta sahanlıkta, bir köşeye çekilip uzun uzun etrafı incelemeniz gerekir.

Bazıları sportif ve enerjiktir. Herkesten önce koşup otobüste yer kaparlar. Bazıları da uyanık ve hoyrattır. Arkada olsalar bile öne geçmenin bir yolunu bulurlar. Benim gibi yavaş ve dalgın biriyseniz, hayatta kalmak için karakter tahlilinden başka hiç bir şansınız yoktur. Yoksa hep ayakta seyahat edersiniz. Belediye otobüslerinde ayakta gitmekse çok üstün atletik beceriler gerektirir.

Siz de otobüsün diğer sakinlerini göz hapsine alır, ufak tefek ipuçlarını değerlendirerek bir sonuca varmaya çalışırsınız. Neden? Çünkü kimin önce kalkacağını, hangi koltuğun daha evvel boşalacağını anlamaya çalışıyorsunuz. Buna göre o koltuğa yakın bir yere konuşlanacak ve sizden çok daha hızlı ve çevik olan rakiplerinize karşı avantaj kazanacaksınız.

Yüzüne bakıp anlarmışız. Yok öyle yağma! Keşke hayat o kadar basit olsaydı. Evet doğru, bazısı ineceği durağa yaklaşınca kapıya doğru bakmaya başlar. Hatta kimileri bütün bedenleri ile kalkacaklarının işaretini verirler. Torba hışırdatanlar, çanta kucaklayanlar, boyunlarını birer kaz gibi pencereye doğru uzatıp hangi durakta ineceklerini kestirmeye çalışanlar. Bunlar çocuk oyuncağıdır. Ama hepsi böyle olmaz ki!

Geçen gün 559C'de bir sabah yolculuğu yaptım, bütün otobüs poker suratlılarla doluydu. Hiç bir yüzde tek bir umut ışığı yoktu. Herkes son durak yolcusu gibi görünüyordu. Muhtemelen bir çoğu öyleydi. Ama işte ustalık tam da bu noktada başlar. Biri mutlaka Beşiktaş’ta inecektir. Hadi bilemediniz Levent’te. Fakat Beşiktaş’ta inecek olanla Levent’te inecek olan bir olur mu hiç? Tam bu noktada, başka detaylar devreye girer. Kılık kıyafet, topuğu yenmiş pabuç, yarım yamalak yapılmış makyaj, elde evirilip çevrilen cep telefonu ya da belki kitap, hatta kemirilmiş tırnaklar ile dana yalamış gibi taranmış saçlar bile birer ipucu olabilir.

Göz hapsine aldığınız kişi, plazalara kadar gidecek bir ofis insanı mıdır, Beşiktaş’ta inecek bir memur mudur, yoksa son durağa kadar devam edecek bir öğrenci midir?

Orta sahanlıkta karakter tahlili yapmadan bunu bilemezsiniz. Bunu bilemezseniz de hep ayakta kalırsınız. Otobüste ve hayatta.

No comments: