Latin Amerika Notları V
Kocakarı, Tekgöz
ve Pepe’nin akıl almaz işleri...
Bir Pazar günü yürüyüşten
dönerken, Uruguay’ın devlet başkanı Jose Mujica’yı eski püskü Volkswagen’i ile
trafikte beklerken gördük. Yanındaki koltukta karısı oturuyordu. Birbirlerine
doğru eğilmiş mırıl mırıl bir şeyler konuşuyorlardı. Etrafta ne koruma ne de
polis vardı. Kimse trafiği de durdurmamıştı. Işık yeşile dönünce yavaş yavaş
köşeyi dönüp gözden kayboldular. Gezmeye çıkmış herhangi iki yaşlı insandan
farkları yoktu. Üstelik bizden başka kimse dönüp bakmadı bile. Anlaşılan
Mujica’nın Pazar gezmelerine herkes alışıktı.
Fakat bu durum
sizi yanıltmasın. José Alberto Mujica Cordano, ya da Uruguaylıların ona hitap
ederken kullandıkları şekliyle Pepe, aslında çok popüler biri. Küçücük bir
ülkenin başkanı olmasına rağmen, dünya basınının gözü hep onun üzerinde. Bunda
siyasi geçmişinin olduğu kadar, karizmatik kişiliğinin de payı var.
1960'larda ismini
Küba Devrimi'nden alan “Tupamaros” adlı silahlı örgütlenmeye dahil olan Mujica,
1973 senesinde askeri darbe ile bölünen hayatının büyük bir kısmını hapiste
geçiriyor. Darbeden sonra yıllarca çeşitli işkencelere maruz kalıyor ve ancak
1985’te Uruguay’ın yeniden demokrasiye geçmesiyle birlikte özgürlüğüne
kavuşabiliyor. Hapisten çıktıktan sonra, eski silah arkadaşlarıyla bu sefer bir
siyasi parti kuruyor. Mujica’nın liderliğini yaptığı Halk Girişimi Hareketi
(Movimiento de Participación Popular-MPP) zamanla itibar kazanıyor ve 2004’te
içinde yer aldığı sol ittifakın en güçlü bileşeni haline geliyor. Mujica,
2009’da bu ittifakın lideri olarak devlet başkanlığına aday gösteriliyor ve
aynı senenin Ekim ayında, seçimlerin ikinci turunda, yüzde 52 oranıyla, yüzde
45 oranında oy alan merkez sağdaki Milliyetçi Parti'nin (Partido Nacional)
adayı Lacalle'yi geçerek başkan seçiliyor.
Burada
geçirdiğimiz kısa süre içinde görebildiğim kadarıyla, Mujica halkın desteğini arkasına
almış durumda. Onu eleştirenler bile ondan bazen gülümseyerek söz ediyor. Montevideo’da
iki duvardan birinde ya “Pepe” yazıyor ya da MPP’nin bir sloganı göze çarpıyor.
Mujica’nın bu kadar sevilen biri olmasında alçakgönüllü yaşantısının büyük payı
var. Milliyetçi Parti’ye oy vereceğini söyleyen yaşlı bir satıcı, Mujica’ya verip
veriştirdikten sonra “Ama maaşının yüzde doksanını halka bağışladığı doğru,”
dedi. Onu fazla popülist bulan bir başkasına “Şov mu yapıyor peki?” diye
sorduk. “Yok canım, adamın kendisi öyle zaten,” diye cevap verdi. Bir başka
satıcı ise, “Mujica konuştuğu zaman herkes susar,” dedi.
Gerçekten de başkanın
hitabet konusunda pek sıkıntısı varmış gibi görünmüyor. İlerlemiş yaşına rağmen
diğer liderlerden çok daha ilham verici bir şekilde konuşuyor. Ama burada da
kimi zaman sorunlar çıkabiliyor. Çünkü Mujica çok diplomatik biri sayılmaz. Bir
taraftan Birleşmiş Milletler’de tüketim toplumunun harika bir eleştirisini
sunan ve muhtemelen senelerce hatırlanacak müthiş bir konuşma yaparken, öte
yandan gidip diplomatik bir skandala sebep olabiliyor.
Bunlardan bir
tanesini, Mujica’nın aktif olarak desteklediği bir çocuk hastanesi projesinde
çalışan bir iş adamından dinledik. Projenin gerçekleşmesinden kısa bir süre
önce verilen toplantıya katılamayacağını söyleyen başkan şöyle demiş: “Çok
isterdim ama gelemem. Kocakarı yine beni çağırıyor. Arjantin’e gitmem lazım.”
“Aman Pepe,” demişler ona, “Bir kere daha aynı gafı yapma lütfen! Birincisinden
ucuz kurtulduk zaten.”
Hikaye aslı
şöyleymiş: Geçen sene Arjantin’de yapılan bir basın toplantısında mikrofonunun
açık olduğunu fark etmeyen Mujica, Arjantin devlet başkanı Cristina Kirchner’e
istinaden “Esta vieja es peor que el tuerto” (Bu kocakarı tekgözden bile kötü!) demiş. “Tekgöz”
dediği ise eski Arjantin devlet başkanı ve Cristina hanımın rahmetli kocası
Nestor Kirchner. Bu gafın üzerine akıllanacağını düşünür insan. Ama işte belli
ki öyle olmamış. Hala sağda solda “kocakarı yine beni çağırıyor” diye
dolandığına göre. Bize bu hikayeyi anlatan iş adamı yine de Pepe’ye toz
kondurmadı. “Tekgöz, aslında o kadar da kötü bir laf değil,” dedi bize, “Yani
İspanyolca söyleyince kulağa o kadar kötü gelmiyor.”
Arjantin devlet
başkanı pek aynı fikirde değilmiş anlaşılan. Uzunca bir süre iki ülkenin
arasında soğuk rüzgarlar esmiş çünkü.
Uruguaylılar
başkanlarını gerçekten seviyorlar. Fakat onu eleştirmekten de geri durmuyorlar.
Mujica’yı destekleyenler arasında, iktidara geldikten sonra beklentileri yerine
getiremediğini düşünenler de var. Bir gazeteci arkadaşımız bize, MPP’ye dair en
büyük hayal kırıklığının, çokuluslu madencilik şirketlerinin Uruguay’a davet
edilmesi olduğunu söyledi. Bu büyük yatırımcılar, maden çıkarma işlemi
tamamlandıktan sonra geride bir enkaz bırakıp gidiyorlarmış. “Toprak
zehirleniyor. Bu alanlarda daha sonra ne tarım yapılabiliyor ne de
hayvancılık,” diye ekledi, “Oysa Uruguay için ikisi de çok önemli.”
Uruguay’ın en
büyük üniversitesi UdelaR’da hoca olan bir başka arkadaşımız, solun dünya
algısının değişmesi gerektiğini ve Mujica’nın yaptığı en büyük hatanın eski
usul solculukta ısrar etmesi olduğunu söyledi. “Ne demek istiyorsun?” diye
sordum. “Baksana, hala ağır sanayiyi kuvvetlendirmek derdinde. Bunun uğruna
ekolojik dengeyi bozmayı göze alıyor. Bu, yüzyılın başında belki affedilebilirdi.
Ama artık mazeret kabul etmeyen bir hata,” dedi.
Onlardan yaşça daha
büyük bir çift ise, Mujica’nın büyük umutlarla iktidara geldiğini ama en temel
vaatlerini yerine getiremediğini söylediler. Partisini fırsatçılardan
koruyamadığını ve bunun sonucu olarak kimi yolsuzlukların yeniden ortaya
çıktığını anlattılar. Onlara göre asıl hayal kırıklığı yaratan şey buydu:
Seneler sonra iktidara gelen solun kendisini yozlaşmadan koruyamayacak kadar
güçsüz olması.
Uruguaylılar
eleştiriden hoşlanıyor. Ulusal gururları pek hassas olan Arjantinlilerin aksine
siyasi konuşmalarda kendilerini yerden yere vurabiliyorlar. Mujica da böyle bir
özeleştiri geleneğinden nasibini almış olabilir.
Kendisi iyi ama
çevresi kötü müdür? Yoksa başkan da bu yolsuzluklara göz mü yummaktadır?
Bunları bilmemiz mümkün değil. Ama eski püskü arabasıyla sokaklarda dolaşan,
hastanede ya da bankada herhangi bir vatandaş gibi sırasını bekleyen ve göze
hoş görünmek için küçük çocuklarla fotoğraf çektirmeye ihtiyacı olmayacak kadar
sevimli bir adam olan Mujica’nın eşi benzeri olmayan bir siyaset adamı olduğunu
teslim etmek lazım. Onun her zaman Uruguay’ın Pepe’si olarak kalacağından ve
halkı tarafından sevgiyle anılacağından şüphem yok.
No comments:
Post a Comment