BirGün Pazar
“Deniz Feneri”
bence Virginia Woolf’un en dokunaklı romanıdır. Bu romanda Woolf, İngiliz
dilinde yazılan en güzel metinlerden birini ortaya çıkarmakla kalmamış, yepyeni
bir zaman algısı yaratarak annesinin ölümüyle birdenbire sona eren çocukluğunu
da geri getirmek istemiştir.
Romanın
ortalarında bir yerde, annesini örnek alarak yarattığı ve yoğun bir şefkatle
sevdiği karakteri Mrs Ramsey’in ölümünü okuyucuya tek bir cümleyle haber verir:
“Mr. Ramsey, bir karanlık gece, koridorda
tökezleyerek kollarını uzattı, ama Mrs Ramsey bir gece önce ansızın öldüğü
için, uzatılmış oldukları halde, kolları boş kaldı.”
Bu sahne bana hep
dokunmuştur. Woolf, eşlerden birinin ölümünü diğerinin duyduğu eksiklik hissi üzerinden
anlatmayı tercih eder. Tek bir cümle ile ifade edilmiş olsa bile, Mr. Ramsey’in
çektiği acıya kayıtsız kalmak mümkün değildir. Karısı olmadan ayakta bile
duramayan, onun yokluğunda hayatı sonsuz bir tökezleme haline gelecek olan bir
adamın resmidir bu. Oysa o ana kadar Mr. Ramsey’e sempati duymamızı
gerektirecek bir durum yoktur. Sert, bencil ve hatta anlayışsız bir adama
benzer daha çok. Ancak karısının ölümünden sonraki çaresizliğinde sevmeye
başlayabiliriz onu. Acı çekerken gözümüzde daha evvel hiç olmadığı kadar
insanlaşmıştır çünkü.
Ne zaman
birbirine bağlı bir çift görsem, aklıma hep Mr. Ramsey’in koridorda karanlığı
kucakladığı sahne gelir. Korkuyla ürperirim.
Herkes bilir ki,
birine bağlanmak dünyanın en tehlikeli işidir. Sadece o kişiye hayatınızı
açtığınız, en derin yaralarınızı gösterdiğiniz, ya da onun tarafından sevilmeye
olduğu kadar incitilmeye de açık olduğunuz için değil.
Sevmek
tehlikelidir, çünkü kaybetmeyi göze almak demektir.
Çok sevdiğim bir
çocukluk arkadaşım var. Ayrı şehirlerde yaşadığımız için istediğim sıklıkta
göremiyorum onu. Oysa günde bir saat görsem, bir ay neşemi koruyabilirim. Öyle
güzel bir insandır. Onunla vakit geçirdiğiniz zaman, nedenini bilmediğiniz bir
mutlulukla dolar, eve döndüğünüzde şarkı falan söylemek istersiniz. Işığı bir
süre yanınızda kalır, elinizi tutar ve sizi bırakmaz.
İşte o arkadaşım bu
hafta büyük bir acı yaşadı. Uzun bir hastalığın ertesinde hayat arkadaşını
kaybetti. Halbuki kısa bir süre önce telefonda konuşurken ne kadar umutlu olduğunu
anlatmıştı. Bahçesinde açan şeftali ağacının fotoğraflarını çekip yollamıştı. Küçük
pembe çiçekleri vardı ağacın.
Onu yeniden arama
cesaretini bulduğumda şunu sordu bana: “Kitaplar böyle zamanlarda işe yarıyor
mu? Onların bu acıya çare olacak gücü var mı?”
Buna verecek
cevabım yoktu. Onunla birlikte ağlamaktan başka. Oturup ağladık biz de.
Arkadaşımın sesi günlerdir
kulağımdan gitmiyor. Başka zaman olsa, karanlıkta tökezleyerek yürüyen ve
boşluğa kollarını açan Mr. Ramsey’den bahsederdim. Ne var ki, onun için artık
bunun hükmü yok. O kendi koridorunda kendi karanlığı ile baş etmeye çalışıyor
şimdi. Keşke elini tutabilsem. Ama belli ki o koridorda tek başına yürünüyor.
Evet, edebiyat
çok güçlü bir araçtır. Hayatı anlamayı kolaylaştırır. Kimi zaman acıları da
hafifletebilir. Ama o bile gidenleri geri getiremez.
Halbuki Woolf, “Deniz
Feneri”nde tam da bunu yapmaya çalışmıştır. Yazının gücünü kullanarak zamanı
tersine çevirmeye ve bir ölüyü diriltmeye teşebbüs etmiştir. Annesinin
imgesinde yarattığı Mrs Ramsey, sonsuz iyi niyeti ve içten gelen ışığı ile o
kadar gerçektir ki, kız kardeşi Vanessa Bell, romanı okurken fenalaştığını
söyleyecektir. Çünkü annelerinin ölümden döndüğü hissine kapılmış ve
heyecanlanmıştır.
Bizim içinse,
bütün dillerde yaratılmış en güzel ruhlu karakterlerden biridir Mrs. Ramsey. Küçük
oğlu James’in söylediğine bakarsak, “pembe çiçekli bir meyve ağacı”na benzer. Sevgisini
kimseden sakınmayan, herkesin birbirini anlamasını kolaylaştıran, uzlaştırıcı
ve cömert bir kadındır. Duygularında sahici ve içtendir. Hayatta da edebiyatta
da tamamen hakiki olan çok az insandan biridir.
Benim arkadaşım
da öyledir. Pembe çiçekli bir meyve ağacı. Ağaçların meyve verdiği kadar
kolaylıkla verir etrafına. Hiçbir duygusunu sakınmaz. Aynı doğallıkla sever ve
acı çeker.
Soğuk bir rüzgar bütün
çiçeklerini döktü şimdi. İnanıyorum ki, bir gün yeniden açacaktır. Kırık dalı
koynunda. Hep koynunda.
1 comment:
sevdiğim yazarın sevdiğim kitabı..bir türlü gidilemeyen deniz fenerine kahraman yıllar sonra gidecektir. woolf'un çoğu kitabında ki gibi burada da baş kişi ''zaman^''..Zaman aileye de çocuğa da yapacağını yapmıştır ama. tekrar okumak istedim sen de yazınca..
Post a Comment