Sunday, May 05, 2013

Pembe çiçekli bir meyve ağacı...

28 Nisan 2013
BirGün Pazar



“Deniz Feneri” bence Virginia Woolf’un en dokunaklı romanıdır. Bu romanda Woolf, İngiliz dilinde yazılan en güzel metinlerden birini ortaya çıkarmakla kalmamış, yepyeni bir zaman algısı yaratarak annesinin ölümüyle birdenbire sona eren çocukluğunu da geri getirmek istemiştir.

Romanın ortalarında bir yerde, annesini örnek alarak yarattığı ve yoğun bir şefkatle sevdiği karakteri Mrs Ramsey’in ölümünü okuyucuya tek bir cümleyle haber verir:

“Mr. Ramsey, bir karanlık gece, koridorda tökezleyerek kollarını uzattı, ama Mrs Ramsey bir gece önce ansızın öldüğü için, uzatılmış oldukları halde, kolları boş kaldı.”

Bu sahne bana hep dokunmuştur. Woolf, eşlerden birinin ölümünü diğerinin duyduğu eksiklik hissi üzerinden anlatmayı tercih eder. Tek bir cümle ile ifade edilmiş olsa bile, Mr. Ramsey’in çektiği acıya kayıtsız kalmak mümkün değildir. Karısı olmadan ayakta bile duramayan, onun yokluğunda hayatı sonsuz bir tökezleme haline gelecek olan bir adamın resmidir bu. Oysa o ana kadar Mr. Ramsey’e sempati duymamızı gerektirecek bir durum yoktur. Sert, bencil ve hatta anlayışsız bir adama benzer daha çok. Ancak karısının ölümünden sonraki çaresizliğinde sevmeye başlayabiliriz onu. Acı çekerken gözümüzde daha evvel hiç olmadığı kadar insanlaşmıştır çünkü.

Ne zaman birbirine bağlı bir çift görsem, aklıma hep Mr. Ramsey’in koridorda karanlığı kucakladığı sahne gelir. Korkuyla ürperirim.

Herkes bilir ki, birine bağlanmak dünyanın en tehlikeli işidir. Sadece o kişiye hayatınızı açtığınız, en derin yaralarınızı gösterdiğiniz, ya da onun tarafından sevilmeye olduğu kadar incitilmeye de açık olduğunuz için değil.

Sevmek tehlikelidir, çünkü kaybetmeyi göze almak demektir.

Çok sevdiğim bir çocukluk arkadaşım var. Ayrı şehirlerde yaşadığımız için istediğim sıklıkta göremiyorum onu. Oysa günde bir saat görsem, bir ay neşemi koruyabilirim. Öyle güzel bir insandır. Onunla vakit geçirdiğiniz zaman, nedenini bilmediğiniz bir mutlulukla dolar, eve döndüğünüzde şarkı falan söylemek istersiniz. Işığı bir süre yanınızda kalır, elinizi tutar ve sizi bırakmaz.

İşte o arkadaşım bu hafta büyük bir acı yaşadı. Uzun bir hastalığın ertesinde hayat arkadaşını kaybetti. Halbuki kısa bir süre önce telefonda konuşurken ne kadar umutlu olduğunu anlatmıştı. Bahçesinde açan şeftali ağacının fotoğraflarını çekip yollamıştı. Küçük pembe çiçekleri vardı ağacın.

Onu yeniden arama cesaretini bulduğumda şunu sordu bana: “Kitaplar böyle zamanlarda işe yarıyor mu? Onların bu acıya çare olacak gücü var mı?”

Buna verecek cevabım yoktu. Onunla birlikte ağlamaktan başka. Oturup ağladık biz de.

Arkadaşımın sesi günlerdir kulağımdan gitmiyor. Başka zaman olsa, karanlıkta tökezleyerek yürüyen ve boşluğa kollarını açan Mr. Ramsey’den bahsederdim. Ne var ki, onun için artık bunun hükmü yok. O kendi koridorunda kendi karanlığı ile baş etmeye çalışıyor şimdi. Keşke elini tutabilsem. Ama belli ki o koridorda tek başına yürünüyor.

Evet, edebiyat çok güçlü bir araçtır. Hayatı anlamayı kolaylaştırır. Kimi zaman acıları da hafifletebilir. Ama o bile gidenleri geri getiremez.

Halbuki Woolf, “Deniz Feneri”nde tam da bunu yapmaya çalışmıştır. Yazının gücünü kullanarak zamanı tersine çevirmeye ve bir ölüyü diriltmeye teşebbüs etmiştir. Annesinin imgesinde yarattığı Mrs Ramsey, sonsuz iyi niyeti ve içten gelen ışığı ile o kadar gerçektir ki, kız kardeşi Vanessa Bell, romanı okurken fenalaştığını söyleyecektir. Çünkü annelerinin ölümden döndüğü hissine kapılmış ve heyecanlanmıştır.

Bizim içinse, bütün dillerde yaratılmış en güzel ruhlu karakterlerden biridir Mrs. Ramsey. Küçük oğlu James’in söylediğine bakarsak, “pembe çiçekli bir meyve ağacı”na benzer. Sevgisini kimseden sakınmayan, herkesin birbirini anlamasını kolaylaştıran, uzlaştırıcı ve cömert bir kadındır. Duygularında sahici ve içtendir. Hayatta da edebiyatta da tamamen hakiki olan çok az insandan biridir.

Benim arkadaşım da öyledir. Pembe çiçekli bir meyve ağacı. Ağaçların meyve verdiği kadar kolaylıkla verir etrafına. Hiçbir duygusunu sakınmaz. Aynı doğallıkla sever ve acı çeker.

Soğuk bir rüzgar bütün çiçeklerini döktü şimdi. İnanıyorum ki, bir gün yeniden açacaktır. Kırık dalı koynunda. Hep koynunda.

1 comment:

pelinpembesi said...

sevdiğim yazarın sevdiğim kitabı..bir türlü gidilemeyen deniz fenerine kahraman yıllar sonra gidecektir. woolf'un çoğu kitabında ki gibi burada da baş kişi ''zaman^''..Zaman aileye de çocuğa da yapacağını yapmıştır ama. tekrar okumak istedim sen de yazınca..