Saturday, April 02, 2016

Adrienne Rich (1929-2016)




27 Mart geçtiğimiz yüzyılın en büyük şairlerinden biri olan Adrienne Rich'in ölüm yıldönümüydü.  Onu anmak için bir yazı yazmaya başlamıştım ama sonra vazgeçtim. En iyisi kendi sesinden dinlemektir diye karar verdim. Rich'in bu şiirini çok zaman önce çevirmiştim. Hala en sevdiklerimden biri.


Kırklarında ölmüş bir kadın

1.

Göğüslerin/ ---kesilip atılmış --- Yara izleri
solmuş ---yıllarca sonra görünecekleri
gibi

Birlikte büyüdüğüm bütün kadınlar
kayaların üzerinde oturuyor yarı çıplak ---güneşin altında
birbirimize bakıyor
ve utanmıyoruz

ve sen de çıkarmışsın bluzunu
ama istediğin bu değildi aslında:

yara izleriyle dolu, alınmış göğsünü göstermek için

Gözlerimi senden kaçırıyorum
bakışlarım seni incitecek sanki
oysa seni seven kişiyim ben

Parmaklarımı gezdirmek istiyorum
bir zamanlar göğüslerinin olduğu yerde
ama hiç böyle şeyler yapmazdık ki biz

Herkesin bu kadar mükemmel göründüğü
hiç aklına gelmemişti
yara almadan önce

üzerine geçiriyorsun
bluzunu yeniden: ---kararlı bir şekilde diyorsun ki:

Herkesle paylaşamayacağım şeyler var
hayatta

2.
Kendi yaralarımı yolluyorsun bana
paylaşmak için ---herkesten önce
kendimle

Ondan neler sakladım
ondan neler esirgedim
ne acılar çekildi

nasıl saklandı
bu habersiz bedende
salınacağı anı bekleyerek gümrah bir ışık
taşana kadar

her yaradan her dikişten
ve bütün kutsal deliklerden

3.
Savaş zamanı. ---Sıcak, solmuş
gri ahşabın üzerinde oturuyoruz

sülüklerin yüzdüğünü söylediğin yerlerde
basamaklar pırıl pırıl parlıyor

Gazyağı alevinin kokusunu
alıyorum ---çam

tahtaların üzerinde uyuyoruz
daracık kamp yataklarında yan yana

adaçayı kokulu gece
karanlığını üflüyor ---sesleniyor

çocuktan kadına
çocuktan kadına
kadın

4.
Dokuz yaşından itibaren sevgimiz
daha çok şakalarla beslendi, bir de sessiz

bir sadakatle: ---beni yere yıkacağını söyleyen
bir kıza kafa tuttun sen

birbirimizin ödevlerini yaptık
mektuplar yazdık --- teması kaybetmedik, hiç temas etmeden

hayatlarımıza dair yalanlar söyledik: --- Ben düzgün
bir evliliğin yüzünü takındım

sen bağımsız kadınınkini
Boşluğu baştan başa yararak birbirimize doğru uzandık

Parmaklarımızla yoklayarak
aşk ve yabancılaşmanın ağlarını ---ta ki

o jinekolog göğsüne dokunup
ele gelen o kitleyi bulana kadar

5.
Sen kahramanca
oyunlar oynadın ölümle, gerekliydiler

çünkü senin yeni-protestan kabilende
boşluğa yer yoktu

revaçta bir kavram olmadığı sürece
senin umrunda olmazdı bunlar gerçi

Keşke burada olsaydın bu gece ---Haykırmak
istiyorum suratına

Kabul etme
Vazgeçme

Ama senin o cesur ulaşılamaz hayatını,
Kadınlar Dekanı olarak seni mi kastediyor olacağım, yoksa

o haksız, uygunsuz ve affedilemez
kadınca ölümünü mü?

6.
Sen benim sevdiğim ve sevdiğimi inkar ettiğim
bütün kadınlarsın

seneler öncesinden, mesafeler ötesinden gerilmiş
kanlı kızgın bir telsin

Nasıl birleştirebilirim bu tutkuyu
o kalender halimizle

kalvinist mirasımızla
kalıplara dökülüp taşlaşmış genç kızlığımla

nasıl devam edebilirim bu misyona
sensiz

sen ki, bana muhtemelen şöyle derdin
ne hissediyorsan doğrudur.

7.
Zaman zaman rüyalarıma giriyorsun
dudak bükerek

bir keresinde babanın ittiği bir tekerlekli sandalyedeydin
ölümcül bir tren yolunda

Bütün ölülerimden bana dönen
bir tek sensin, bitmemiş

Bana kehribar boncuklar bıraktın
turkuaz taşlarla dizilmiş, bir Mısır mezarından

Takıyorum onları
Sana sadık mıyım diye düşünerek

Şiir yazmaya korkar gibiyim
senin için---pek de okumazdın ki!

geride kaldım, başa çıkmak zorundayım
sırlarla ve sessizlikle

İşte olduğu gibi diyorum: ---Seni ne kadar sevdiğimi hiç söylemedim sana
ölüm döşeğinde ölümden söz etmedik hiç

8.
Bir sonbahar gecesi bir trende
günbatımının elmas-parıltılarını yakaladım

Hudson’da su birikintilerinin üzerinde yansıyan
Düşündüm ki: ---Anlıyorum

hayatı ve ölümü şimdi, seçimleri
Senin seçimini bilmiyordum

Ya da o zamana kadar bir seçiminin kalmadığını
insanın bedeninin hücrelerle büyüyerek gerçeği söyleyiverdiğini

Aşkımız daha çok sessiz bir
sadakatti

ölüm döşeğinde ölümden söz etmedik hiç

ama şu andan itibaren
kapkara matem istiyorum, daha çok uluma, daha çok ağıt

Biz sessiz ve sadık kaldık
çünkü korkuyorduk

Parmaklarımı gezdirmek isterdim
bir zamanlar göğüslerinin olduğu yerde
ama hiç böyle şeyler yapmazdık ki biz

1974-1977


No comments: