Tuesday, April 06, 2010

Yapıbozum ne değildir?


BirGün

4 Nisan 2010


Pazar pazar felsefe yapıyor olmak istemem ama bana bir iki paragraf tahammül edin. Derrida’dan bahsedeceğim. Benim gözümde Derrida ahlaklı bir felsefecidir. Koltuğunda oturup zihin egzersizleri yapmak yerine, gerçekten hayatın kendisinden bahsetmeyi tercih eden bir kaç düşünürden biridir.

Jacques Derrida akılcılığı hedef alan bir manifesto ile karşımıza çıkar. Aydınlanma’nın aklı merkeze koyan tutumuyla bir derdi vardır. Derrida’ya göre, akılcı olduğunu iddia eden her yapı, karşıtlıklar üzerinden açılır ve ‘öteki’ olarak tanımladığı şeyi dışarıda bıraktığı ölçüde kendini saf ve mutlak sayar. Akıl, gerçeğin tümünü temsil ettiği iddiasında olduğu için totaliterdir. Bulduğunu sandığı anlamı bize dayattığı için zorbadır. Kendisine mutlaklık vehmettiği için dışlayıcıdır. Halbuki böyle her yapı, farkında olsa da olmasa da, karşı çıktığı şey tarafından işgal edilmiştir. Bir dışarısı olmadığı gibi, sabit ve lekelenmemiş bir ‘anlam’ bulma ihtimali de yoktur.

Derrida yaptığı yapıbozumcu okumalarla, kendini mutlak sayan metinlerin yapısındaki karşıtlıkları ortaya çıkarır. Onun için “metnin dışında hiç bir şey yoktur” derken, her şeyin kurgu olduğunu iddia etmesinin yanı sıra, her metnin kendi dışında bıraktığını zannettiği şeyleri barındırdığını da söyler aslında. Ona göre, metinler tam da dışarıda bırakmak istedikleri şeyler tarafından belirlenirler. Bu anlamda, her metin kendisini bozar ve yanlışlar zaten. Bu kaçınılmazdır.

AKP’nin bir süre önce partililer için başlattığı Siyaset Akademisi'nin afişlerini görmüşsünüzdür. Bazıları hala İstanbul’un değişik yerlerinde billboardlarda duruyor.
Başbakan Erdoğan’ın pozu hakikaten Atatürk’ün o meşhur fotoğrafını anımsatıyor. Hani şu Atatürk’ü harf devriminin ardından latin harflerini tanıtmak için kara tahta önünde ‘Başöğretmen’ olarak elinde tebeşirle yazı yazarken gösteren fotoğraf. O resimdeki gibi, Erdoğan da yüzü hafifçe izleyiciye dönük bir şekilde kara tahta önünde duruyor ve ‘Akademi için ders zili çalıyor’ yazısının altına imzasını atıyor.

Bu fotoğraf üzerine çok yazılıp çizildi. Bilinenleri tekrarlamak istemiyorum. Fakat AKP’nin siyaset yapma biçiminin ilginç bir örneği olduğu için, bundan bahsetmeden edemedim.

Atatürk’ün fotoğrafında, dönemin ruhunu yansıtan bir şeyler vardır. Beş yıllık kalkınma planları gibi harf devrimi de, memleketi ‘batı medeniyetlerinin seviyesi’ne ulaştırmak için öngörülen modellerden biridir. Halk eğitilecek, okuma yazma oranı artırılacak ve cehaletin önü alınacaktır. Ancak bu ideolojiyi yaymak için, birinin kendini ‘tek ve tartışılmaz doğru’ ilan etmesi ve ‘cahil halk’ın üzerinde bir yere yerleştirmesi gerekir. Bir ulus yaratabilmek için halkı bilinçlendirmek gerekir. Bunun yolu da öğretmenlikten geçer. Yüzyılın başındaki rejimlerin niteliği düşünülünce, bu durum kabul edilebilir olmasa bile anlaşılabilir bir siyaset yapma biçimidir.

Derrida’nın dediği gibi, Atatürk’ün fotoğrafı bir metin olarak kendi kendini bozar zaten. Atatürk’ün tahtaya uzanmış elinden yayılan kutsallık, arkaplandaki bürokrat ve askerler ya da tahtadaki devasa harfler demokrat olduğunu iddia eden bu rejimin ağırlığını ve sorgulanamazlığını daha ilk bakışta hissettirir bize.

Erdoğan’ın fotoğrafı ise, ne taraftan bakarsak bakalım eğreti durur. Atatürk’ün meşhur resmine yapılan bu anıştırma, Başbakan’ın iyi eğitimli danışmanları tarafından yapıbozumcu bir metin okuması olarak düşünülmüş olabilir. Böylece, hem Kemalizmin Aydınlanmacı duruşunu yanlışlamak hem de onun üzerinden prim yapmak mümkün olacaktır. Fakat onlara hatırlatmak gerekir ki, bir taşla iki kuş vurmaya giden bazan ikisini de kaçırabilir.

Başbakanın fotoğrafı, karşı durduğunu iddia ettiği teksesli ideolojiyi yeniden üretir, ki herhalde niyet ettiği şey bu değildir. Üstelik, bunu yaparken ciddi bir tarih yanılgısına da düşer ve anlamını yitirir.

Çünkü başöğretmenliğe soyunarak siyaset yapmanın zamanı çoktan geçmiştir.

1 comment:

Ahmet Güven (Nevuga) said...

Yorumunuza katılıyorum. Kesip atmaya ya da karşı durmaya çalıştığınız karşıtınız kaçınılmaz olarak sizi belirler. Onunla ilişkinizi belirler