Sunday, May 01, 2011

Faydasız Çabalar Müzesi



BirGün
1 Mayıs 2011

Açık kütüphane sisteminin erdemlerinden biri, bir kitabı ararken ötekilere de dokunabiliyor olmaktır. Böyle olunca hedefe doğru şaşmadan yürümek yerine, dolambaçlı bir yoldan ilerlersiniz. Kimi zaman ona ulaşmaya pek az kalmışken yolda bir sürprizle karşılaşırsınız. Gözünüze ilişen kitaplardan biri aklınızı çeler, orada takılırsınız. Sonra bir de bakarsınız ki, aradığınız her ne ise onu çoktan unutmuş elinizde bambaşka bir kitapla kütüphaneden çıkıyorsunuz.

Bu bana çok olur. Geçen gün yine oldu. Bir şeyler arıyordum, sonra dikkatim dağıldı. Ardından ismine vurulup baktığım bir kitabı kapıp pencerenin önündeki koltuklardan birine yerleştim. Sayfaları karıştırdıkça bu önsezimde pek de haksız olmadığım ortaya çıktı. Elimde Cristina Peri Rossi’nin “Faydasız Çabalar Müzesi” başlığı altında toplanmış öykülerini tutuyordum. Ve kitap ballı badem lezzetindeydi.

Cristina Peri Rossi Uruguaylı. Latin Amerika’nın alametifarikası olan ‘büyülü gerçekçilik’ yazdıklarına damgasını vurmuş. Ara ara Borges’i andırıyor. Bazen de diğerlerini. Peri Rossi, bütün iyi öykücüler gibi, dar mekanda at koşturabiliyor. Bir kaç sihirli kalem darbesiyle bir duyguyu aktarabiliyor, bir paragrafta atmosfer kurabiliyor. İnsanı bir iki satırda eski bir müzenin tozlu raflarının arasına sokuveriyor mesela.

Kitaba adını veren “Faydasız Çabalar Müzesi” adlı öykü, isminin de işaret ettiği gibi, insanlığın netice getirmemiş çabalarının büyük tozlu arşivlerde saklandığı bir müzeyi anlatıyor. Bu çabalar senelere göre tasnif edilmiş ciltlerde tutuluyor. Bazen de türlerine göre sınıflandırılıyorlar: kimi acıklı, kimi gülünç, kimi korkutucu.

Müzede kayda geçirilmiş faydasız çabalar arasında on sene boyunca köpeğine konuşmayı öğretmeye çalışan adam, bütün hayatını boyunu uzatacak bir doktor arayarak geçiren cüce, varolmayan yerleri aramakla ömürlerini tüketen kaşifler ve yirmi seneyi aşkın bir süreyi bir kadının sevgisini kazanmak için harcadıktan sonra umutsuzluğa kapılıp intihar eden bir aşık var.

Bazı çabalar güzel, bazılarıysa dokunaklı. Garip olan kimi çabaların tekrar ediliyor olması: kanat takıp uçmayı deneyen hayalciler, başka bir iş bulmaya çalışırken heba olup giden fahişeler, resim yapmak için uğraşan yeteneksizler ve korkularının üstesinden gelmek isteyenler.

Peri Rossi’nin anlatıcısının ismini, cinsiyetini ve yaşını bilmiyoruz. Bütün bunlardan ari görünüyor. Ona dair bildiğimiz tek şey müzenin müdavimlerinden biri olduğu. Her gün belli bir saatte müzeye geliyor ve tozlu rafların arasında dolaşıp arşivleri karıştırıyor. Onun faydasız çabası da bu olsa gerek: müzedeki bütün faydasız çabaları birer birer okuyup bitirmek.

Öyküyü bitirdikten sonra içimi bir hüzün kapladı. Şimdiye kadar deneyip başaramadığım şeyleri hatırladım. Korktuğum için hiç denemediklerimi de tabii. Elimden kaçıp giden bütün fırsatlar, hiç önüme çıkmayanlar, görüp de farketmediklerim. Gitmediğim şehirler, özlediğim insanlar, aradığım kitaplar geldi aklıma. Onları hiç bulabilecek miyim? Oralara hiç varabilecek miyim?

Ben ki kütüphanede bile aradığı kitaba doğru gitmeyi başaramayan biriyim. Belki diğerleri böyle değildir, dedim kendi kendime. Sonra düşündüm de, bir amaca doğru ilerlediğini zannedenler yanılıyor aslında. Bence onlar da benim gibi arada bir tozlu raflar arasında kayboluyordur. Bütün kitapları okumak isterken, “bazılarını” okumak için bile yeterince uzun bir ömürleri olmadığını farkedip düşkırıklığı içinde içlerini çekiyorlardır.

‘Faydasız Çabalar Müzesi’nin isimsiz anlatıcısı, en çok tekrar edilen çabaları sıralarken “ölümsüzlük arayanlar başta geliyordu,” diye anlatıyor. “Bunu söyler söylemez, “yani herkes” diye ekliyor, “hemen herkes ölümsüz olmayı istedi ya da sanki öyleymiş gibi yaşadı.”

O zaman belki de hedefe doğru yürüyenler ve yolundan şaşanlar arasında bir fark gözetmemeliyiz.

Buradan bakınca, hepimiz ‘Faydasız Çabalar Müzesi’nde değil miyiz?

3 comments:

mesed hanım. said...

"Ben ki kütüphanede bile aradığı kitaba doğru gitmeyi başaramayan biriyim. Belki diğerleri böyle değildir, dedim kendi kendime."

sadece bu iki cümle bile günlerce yeter bana.

faydasız çabalar müzesi yazınız hakkında hissettiklerimi eksiksiz olarak yazabilmeyi isterdim doğrusu.


içtenlikle,

Batuhan said...

http://www.youtube.com/watch?v=w9GT3hwavV0

Meltem Gürle said...

La Luna, sevgiler selamlar...
Batuhan, Pearl Jam için teşekkürler. Hoşuma gitti.