Tuesday, December 08, 2009

ÇOCUKLAR SİYASİ TUTUKLULARDIR


BirGün/ 15:25 23 Ağustos 2009

Çağımızın büyük düşünürlerinden Gilles Deleuze, Godard üzerine yazdığı denemelerden birinde, ünlü yönetmenin “Çocuklar siyasi tutuklulardır”* saptamasını bir metafor olarak düşünmememiz gerektiği konusunda bizi uyarır:
“Okulda öğretmenin bir işlemi açıklarken ya da yazım kurallarını öğretirken enformasyon ilettiği şüphelidir; emreder, daha ziyade buyruk tümceleri söyler. Godard'ın sözünü kelimesi kelimesine anlamak gerekiyor: Çocuklar siyasi tutuklulardır. Dil bir enformasyon aracı değil; bir buyruklar sistemidir.”
Deleuze’e göre, bu buyruklar sisteminin içinde, çocuk bir siyasi tutukludur. Yetişkinlerin dille yayılan hegemonyası altında yaşadığı için, okul ya da ev onun için hapishane sayılır. Bütün hapishanelerde olduğu gibi, çocukların ‘eğitildiği’ kurumlar da, iktidarın en çıplak şekliyle vücut bulduğu yerlerdir. Buralarda, iktidar kendini bir maske altında saklamak ihtiyacını duymaz ve güçsüz olanın üzerine bütün kuvvetiyle çullanır.
Bütün bunlara itiraz etmek kolay değil. Yine de Deleuze, ‘Çocuklar siyasi tutuklulardır’ lafını kelime anlamında almamız gerektiğini söylerken, hala bir düzeyde bir metafora işaret ediyordu. Okulların hapishanelere ve çocukların mahpuslara ‘benzediğini’ söylüyordu. Ona göre bu laf olduğu gibi anlaşılmalıydı, çünkü bu doğrudan bir güç ilişkisini işaret ediyor ve bir benzetmeden ya da anıştırmadan ibaret kalmıyordu. Ama Deleuze bunları söylerken, çocukların gerçekten birer siyasi tutuklu olarak hapse atıldıkları bir dünyayı hayal etmiş miydi acaba? Pek sanmıyorum.
Bugün Türkiye’de bazıları bir seneyi aşkındır tutuklu, bazıları ceza almış ya da davası devam ederken tahliye olmuş, bazıları tutuksuz yargılanan üç bin civarı ‘siyasi’ çocuk var. Bu çocuklar, 1991’de çıkan ve 2006 senesinde yenilenen Terörle Mücadele Kanunu sebebiyle gözaltına alınıyor ve Ağır Ceza Mahkemeleri'nde hakim karşısına çıkarılıyor. İçinde yer aldıkları eylemler taş atmak ve gösterilere katılmakla sınırlı kalsa da, 20 yılı aşkın cezalar almalarına yol açabilecek çok ciddi bazı suçlarla yargılanıyor ve hapsediliyorlar. Birer yetişkin gibi muamele gören bu çocuklar, pedagojik destek alamıyor, öğrenimlerini bırakmak zorunda kalıyor, aylarca hatta senelerce süren duruşmalarına kelepçeli getirilip götürülüyorlar. Kimileri yetişkinlerle aynı koğuşlarda kalıyor, aileleriyle görüşleri engelleniyor, iki haftada bir verilmiş oyun izinleri bile iptal ediliyor.
Bir grup sivil aydının kurduğu 'Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları' adlı platform, bu uygulamaya bir son vermek üzere çalışan bir oluşum. Adalet çağrıcıları, yaşları 13-18 arasında değişen bu çocukların terörle mücadele kapsamında birer yetişkin gibi muamele görmelerine karşı çıkıyor ve çocukların, siyasi tutuklular olarak değil de, çocuklara özgü şartlar içinde yargılanmasını talep ediyor. Bu amaçla kamuoyunu gelişmelerden haberdar etmeyi hedefliyor ve çocuklarla ilgili davaları gündemde tutmak üzere bir takım etkinlikler düzenliyorlar.
Deleuze, meslektaşı ve dostu Foucault ile yaptığı bir söyleşide, çocukların siyasi tutuklular olduğu fikrine bir kez daha değinir. Ona göre, yalnızca çocukların siyasi tutuklular haline getirilmesi değildir söz konusu olan. Sistem çift taraflı işler ve yetişkinleri de güçsüzleştirip çocuklaştırır. Bu iki düşünürün fikir birliğine vardığı nokta tam olarak burasıdır: iktidar, karşısında kendi kaderini tayin edebilen yetişkinler görmek istemez. Tam tersine söz dinleyen çocuklar görmek ister. Yani iktidar, bir yandan çocukları birer mahpus haline getirirken, bir yandan da tamamen kontrol aldığı ve zayıflatıp çaresizleştirdiği toplumu bir bütün olarak çocuklaştırmaktadır.
İşte 'Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları' ve onların yaratmaya çalıştığı farkındalık bu noktada büyük bir önem kazanıyor: Onlar sadece çocukların hak ettikleri şekilde yaşamaları için uğraşmıyorlar, aynı zamanda çok ciddi bir adalet sorununun gündemde kalmasını sağlayarak yetişkinlerin çocuklaştırılmasına, yani buyruk altına alınıp edilgenleştirilmesine de karşı durmaya çalışıyorlar. Bize şöyle diyor gibiler:: “Çocukları ellerinden tutup götürmelerine izin vermeyin! O çocuk siz de olabilirsiniz.”
Foucault, içinde yaşadığımız çağın ileride Deleuze yüzyılı olarak anılacağını söylemişti. Bu kadar haklı çıkabileceğini kim bilebilirdi?
» Deleuze’un Godard sineması üzerine yazdığı denemelerin ve bu konuda verdiği söyleşilerin bir kısmını Türkçeye Müzakereler adı altında aktarılan derlemede bulabilirsiniz. (Çev. İnci Uysal, Norgunk Yayıncılık, 2006.)

No comments: