Tuesday, December 08, 2009
YANLIŞ OKUMALAR
BirGün/ 15:07 09 Ağustos 2009
İtalyan yazar Umberto Eco; Orta Çağ uzmanı, göstergebilimci, felsefeci, edebiyat eleştirmeni ve şu anda aklıma gelmeyen daha bir sürü şeydir. Ama ben onu en çok bir ‘satirist’ olarak severim. Yergi söz konusu olduğunda, Eco’nun üstüne yoktur gerçekten.
Yazarın bu konudaki becerisinin en iyi örneklerinden biri, 195961 yılları arasında ‘II Verri’ adlı bir edebiyat dergisi için kaleme aldığı bir dizi yazıdır. Eco, bu yazılarda her şeyi fazla entelektüel bir hale getirerek tamamen anlaşılmaz kılan akademisyenlerle gönlünce dalga geçer. Çok eğlenerek yazdığı belli olan bu denemeleri 1963 senesinde ‘Diario Minimo’ (Yanlış Okumalar) adı altında bir kitapta toplamıştır.
‘Yanlış Okumalar’ birbirinden farklı birçok fragmandan oluşur. Kimileri gerçekten eğlencelidir. Amerika kıtasının keşfi, ayda atılan ilk adım tadında naklen anlatılır (‘Denizciler için küçük, ama Katolik Efendimiz için dev bir adım’); Nabokov ve RobbeGrillet gibi kimi yazarların parodileri yapılır; içlerinde İncil ve Kapital’in de bulunduğu kimi kitapların yayınevleri tarafından yetersiz bulunarak geri çevrilişini belgeleyen bir takım hayali red mektupları listelenir vs.vs. Ama benim için en unutulmaz olanı, gelecekte bir vakitte uzaylı bir akademisyenin, dünyadaki uygarlıktan geriye kalan ıvır zıvırı değerlendirerek yeryüzü kültürüne dair fikir yürütmeye çalıştığı, elindeki malzemenin yetmediği yerlerde de hayalgücüne başvurduğu o müthiş bölümdür. Bu antropologtarihçinin eline ‘Günümüzün ve Geçmişin Hit Şarkıları’ adlı eserden bir bölüm de geçmiştir. Geleceğin akademisyeni, ünlü Hollywood müzikali ‘Singing in the rain’ için aynen şunları yazar: ‘Öyle görünüyor ki, bu şarkılar, doğaya yakarıların dile geldiği bereket ayinlerinde yağmur duası olarak kullanılıyordu: “I’m singing in the rain (yağmurda şarkı söylüyorum)… it’s a glorious feeling (harika bir duygu)…” Genç kızlardan oluşan bir koronun bu ilahiyi söylediğini hayal etmek hiç de zor değil.
‘Yanlış Okumalar’, şöyle der gibidir aslında: Bir metin değişik şekillerde okunabiliyorsa ve tek bir doğru okumadan söz etmek mümkün değilse, o zaman yorum sınırsız bir şey midir? Eco, bu kitapta şakacı bir edayla sorduğu bu soruya, neredeyse otuz sene sonra yazdığı ‘Yorum ve Aşırı Yorum’da ciddi bir yanıt verir ve yorumun sınırsız olabileceğine dair görüşleri çürütürken, her metnin bir ‘doğası’ olduğu ve ‘meşru’ sayılabilecek her yorumun mutlaka bir şekilde bu doğayı aydınlatma teşebbüsünde bulunması gerektiğini söyler. Eco’ya göre, kimi okumalar yetersiz, kimi okumalar da diğerlerine göre daha aydınlatıcıdır. Aynı sebeple, kimi okumalar da metinle ilişki kurmakta tamamen başarısız oldukları için düpedüz yanlış sayılmalıdır.
Yaz sıcağında sınav kağıtları ile boğuştuğum şu günlerde Eco’yu ne kadar muhabbetle andığımı söylememe gerek var mı? Her dönem öğrencilerimin bir kısmı, tek ve mutlak bir okumadan söz edilemeyeceğini anladıkları andan itibaren, kendilerini relativizmin bulanık sularına bırakırlar. Okudukları metne dair söyleyecekleri her şeyin ‘doğru’ olabileceği hissine kapılıp işkembei kübradan sallamaya başlarlar. Sonuçta sınav kağıtlarında her zaman Eco’nun ‘Yanlış Okumaları’nı aratmayacak nitelikte bir şeyler olur: Hemingway’in tasvirden daha kolay diye diyalog yazdığını iddia edenlerden tutun da, Faulkner’ın güneyli bir kadın olduğunu zannedenlere; bol isimli Çehov kişilerinin her ismine ayrı ayrı birer karakter analizini layık görenlerden, Kafka’nın bir hayvan hakları savunucusu olduğunu düşünenlere kadar ne ararsanız bulunur.
Senelerdir sınavlarda yapılan bu gafları listeleyip sınıfa yolluyorum. Beraberce gülüyoruz. Hatta bu listeye girmenin ayrıcalıklı bir durum olarak algılandığına bile şahit oldum. Ama ben bu ‘özgün yorumları’ sadece eğlenelim diye toplamıyorum. Çok öğretici de oluyorlar aslında. Hemen hepsi edebiyat dışındaki disiplinlerden gelen öğrencilerime, bir metni okumanın kuralları olduğunu ve onların sandığı gibi ‘serbest okuma’ yapılamayacağını anlatmama yardımcı oluyorlar.
Hükümet bir süredir Kürt sorununa çözüm için aydınları bir araya getiriyor, çalıştaylar düzenliyor, DTP ile görüşüyor. Bu konuda siyaset sahnesinin ileri gelenleri tarafından yapılan kimi yorumları okuyunca, birisi de politikacılara benimki gibi bir liste hazırlasa ne iyi olur diye düşünmekten kendimi alamadım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment